Bazıları öyle programlanmış ki, insan olduğunu sanıyor.
Ono u čemu sam dobar, stvarno odličan, su ljudi s kojima sam spavao.
Asıl iyi olduğum, gerçek uzmanlık alanım, yattığım kişilerdir.
Nije u redu igrati se sa smiješnim igračkama dok su ljudi u tuđini i riskiraju život za svoju domovinu.
İnsanlar hayatlarını Anavatan için tehlikeye atarken aptal bebeklerle oynamak doğru değil.
U tom gradu bijaše jedan restoran po imenu Rakova poslastica gdje su ljudi dolazili jesti nešto po imenu rakburger.
"Orada, kasabalıların Yengeç Burger diye bir şey yemeye geldiği "Yengeç Restoran adında bir yer vardı.
Onda su ljudi primjetili da one rade nešto vrlo značajno.
O halde insanların farkına vardıkları onların çok önemli işler yapıyorlardı.
I sad, mislim da ovdje postoji vizija, nova tehnologija, i zaista se radujem vremenu kad će se generacije iza nas osvrtati na nas i govoriti kako je apsurdno bilo da su ljudi vozili automobile.
İnanıyorum ki burada bir vizyon ve yeni bir teknoloji var, ve gelecek nesillerin geçmişe bakıp, arabaların insanlar tarafından kullanılmış olmalarının ne kadar komik olduğunu söyleyecekleri zamanı iple çekiyorum.
Ono što vam nisam rekao jest to da su ljudi Inda bili vrlo, vrlo poduzetni.
İndus halkının çok ama çok girişken olduğunu söylemiş miydim?
Želim vas uvjeriti da su ljudi, do neke mjere prirodni esencijalisti.
Sizleri ikna etmek istediğim konu insanların belirli bir dereceye kadar da olsa
Oni koji boluju od Capgrasovog sindroma vjeruju da su ljudi koje vole najviše na svijetu zamijenjeni sa savršenim kopijama.
Capgras sendomunun hastaları hayatta en fazla sevdikleri insanların kusursuz taklitleriyle yer değiştirdiği kanısındadırlar.
To su ljudi koji se izvlače iz siromaštva toliko brzo koliko to mogu.
Onlar yoksulluktan olabildiğince çabuk uzaklaşmış olanlar.
Proći ću s vama kroz te karakteristike i pokazati vam kako funkcioniraju, koristeći isključivo primjere u kojima su ljudi nešto krivo shvatili.
Size bunlardan bahsedeceğim ve bunların nasıl çalıştığını göstereceğim, bunu, insanların nasıl olup da yanlış düşündüğüne ilişkin örnekleri göstererek yapacağım.
No, to je zato što su ljudi koji jedu voće i povrće i maslinovo ulje čudaci, oni nisu normalni, oni su poput vas; dolaze na događaje poput ovog.
Çünkü meyve, sebze ve zeytinyağı yiyen insanlar normal değiller, onlar acaip insanlar, sizin gibiler, normal değiller; bunun gibi etkinliklere geliyorlar.
Zato što baš svaki dan u našim reciklažnim postrojenjima diljem svijeta obrađujemo oko pola milijuna kilograma stvari koje su ljudi odbacili.
Şöyle ki, her gün tüm dünyadaki geri dönüşüm tesislerimizde insanların ürettiği yaklaşık 450.000 tonluk atığı elden geçiriyoruz.
Ili na primjer, razlog zbog kojeg nasilje postaje češće u društvima s većom nejednakosti je taj što su ljudi osjetljivi na to da ih se promatra s visoka.
Ya da örnek olarak, şiddetin, eşitsizliğin daha fazla olduğu ülkelerde daha yaygın olmasının nedeni, insanların hor görülmeye karşı duyarlı olmalarıdır.
To je bilo prije nego što su ljudi posvuda počeli s tvitanjem i prije nego što je 750 milijuna ljudi objavljivalo statuse ili bockalo druge ljude.
Bu insanların her yerde Tweet atanmasından ve 750 milyon insanın durum iletileri gönermeden ya da insanları dürtmesinden bir asır önceydi.
(Smijeh) Jer, ne samo da su ljudi mogli objavljivati svoje priče širom svijeta, već su to mogli učiniti koristeći praktički beskrajan broj uređaja.
(Gülüşmeler) Çünkü, internet ortamında insanlar, sadece kendi hikayelerini yayınlayarak tüm dünyaya duyurmakla kalmıyor, aynı zamanda bunu çok çeşitli araçlar kullanarak yapıyorlardı.
Ti su ljudi, od kojih mnogi žive u sjevernom Oxfordu raspravljali -- raspravljali o tome kako je vjerovanje u Boga jednako kao vjerovanje u vile i da je u suštini ta cijela stvar djetinjasta igra.
Çoğu Kuzey Oxford'da yaşayan bu insanlar tanrıya inanmanın perilere inanmaya benzediğini ve bunun özünde çocukça bir oyun olduğunu söylediler.
Početkom 19. stoljeća, dolasci u crkvu u Zapadnoj Europi počeli su opadati i to veoma, veoma oštro te su ljudi počeli paničariti.
19. yüzyılın başlarında Batı Avrupa'daki kiliseye katılım çok keskin bir şekilde düştü ve insanlar paniğe kapıldılar.
Kažu da su ljudi koji su uključeni u aktivnosti sretniji, lakše je njihovim njegovateljima brinuti se za njih, a to čak može i usporiti napredak bolesti.
Bir şeylerle meşgul olan insanların daha mutlu olduğu söylenir, bakıcılarının ilgilenmesi daha kolay olur ve hastalık sürecini yavaşlatabilir.
U odnosu na početno stanje s kojim su ušli, ljudi s višom razinom moći doživjeli su porast od 20%, dok su ljudi s nižom razinom moći doživjeli smanjenje od 10%.
Yüksek güçteki insanlarda başlangıç anlarındaki durumlarından yüzde 20 artış, düşük güçteki kişilerde ise yaklaşık yüzde 10'luk bir düşüş gözleniyor.
Mislim da su ljudi opsjednuti pogrešnim pitanjem, a to je: "Kako navesti ljude da plate glazbu?"
Bence insanlar yanlış soruya kafalarını taktılar: "Insanlara nasıl müzik için para ödetiriz?"
Postojala je krasna povezanosti između ljubavi prema Lego kockama i količine Lego kockica koju su ljudi sagradili.
Lego sevgisi ve insanların yaptığı lego sayısı arasında çok güzel bir ilinti vardı.
Ako su ljudi u problemima, vrlo im brzo priskočimo u pomoć, i podržimo ih."
Eğer insanların sorunları varsa, onlara çabucak ulaşırız ve onlara yardım edip destek oluruz."
Neki su ljudi čak predlagali da bismo trebali snifati oksitocin
Hatta bazıları daha şefkatli ve ilgili olmak için oksitosin solumamızı bile öneriyor.
(Smijeh) (Pljesak) Jedna stvar koju sam naučila dok sam radila s Keithom Olbermannom jest da su ljudi na internetu odvratni.
(Gülüşmeler)(Alkış) Keith Olbermann'la yayında öğrendiğim hoş bir şey ise internette insanların birer pislik olduğu oldu.
Ali meni to ne smeta, to razdvaja žito od kukolja, i mogu odmah saznati koji su ljudi iskreni i otvoreni i te ljude odabirem za svoje prijatelje.
Ben buna aldırmıyorum çünkü bu sapı samandan ayırıyor ve hangi insanın özgün ve gerçek olduğunu anlayabiliyorum böylece arkadaş olarak bu insanları seçebiliyorum.
Ovo je knjiga Christiaan Huygensa u kojoj je katalogizirao sve greške koje su ljudi pravili pokušavajući da shvate šta se događa sa Saturnom.
Bu Christiaan Huygens'in Satürn'de neler döndüğünü anlamaya çalışanların yaptığı hataları topladığı kitabından bir sayfa.
1976., kada je postojao cijeli pokret koji je htio da NASA fotografira to područje jer su ljudi mislili da je to monumentalna arhitektura koju su napravili Marsijanci.
Marslıların yaptığı bir anıt olduğunu düşündüğünden NASA'yı aynı yerin başka fotoğraflarını çekmesi için ayaklandı.
Sve te svijeće, tolike tisuće svijeća koje su ljudi upalili u čast tome.
Bütün bu mumlar -- insanlar hürmet etmek için binlerce mum yakmışlar.
Uistinu vidite da su ljudi koji čekaju do zadnjeg trena toliko zauzeti gubljenjem vremena da nemaju novih ideja.
İşini son dakikaya bırakanların tembellikle çok meşgul olduklarından pek yeni fikirleri olmadığını görüyorsunuz.
Tako da, ako stavimo zbrojimo, ovo bi nam moglo pomoći da objasnimo zašto današnji diplomirani student kao i manje obrazovani Amerikanci znaju manje o svijetu nego što su ljudi slični njima znali prije 20 godina.
Yani, herşeyi biraraya getirdiğimizde, günümüz üniversite mezunlarının hatta ve hatta daha az eğitimli Amerikalıların Dünyamızdan, 20 yıl önceki emsallerinden neden daha az haberdar olduğunu anlamamıza yardımcı oluyor.
Prešao sam na zvukove, elektrošokove – imao sam čak i odijelo boli u kojem su ljudi osjećali mnogo više boli.
Seslere, elektrik şoklarına geçtim -- hatta insanlara çok daha fazla acı hissettiren bir acı kıyafetim bile vardı.
Međutim, ispostavilo se kako klima i nije toliko bitna iskustvenom jastvu i nije čak jako bitna mislećem jastvu, koje odlučuje koliko su ljudi sretni.
İlginçtir ki, iklim deneyimleyen benlik için çok önemlidir hatta insanların ne kadar mutlu olduğuna karar veren yansıyan benlik için de öyle.
Često su ljudi dobri u stvarima do kojih im nije naročito stalo.
Genellikle, insanlar çok umursamadıkları işleri daha iyi yaparlar.
JA: Ne znam, pretpostavljam da su ljudi vidjeli svo ogromno neslaganje u sili.
JA: Bilmiyorum, sanıyorum insanlar güçler arasındaki inanılmaz uyumsuzluğun farkında.
Oni su ljudi pastiri, uvijek su se bavili stočarstvom; dotjerali su sa sobom svoja stada i sve što im pripada.'
Çoban olduğunuzu, hayvancılık yaptığınızı, bu yüzden davarlarınızla sığırlarınızı ve her şeyinizi birlikte getirdiğinizi anlatayım.
Ali žena uze ona dva čovjeka, sakri ih i reče: "Istina, ti su ljudi došli k meni, ali ja nisam znala odakle su.
İki adamı saklamış olan Rahav, ‹‹Adamların bana geldikleri doğru›› dedi, ‹‹Ama ben nereli olduklarını bilmiyordum.
Kad su ljudi u Ašdodu vidjeli što se dogodilo, rekoše: "Kovčeg Boga Izraelova ne smije ostati kod nas jer se ruka njegova ispriječila protiv nas i protiv našega boga Dagona."
Aşdotlular olup bitenleri görünce, ‹‹İsrail Tanrısının Sandığı yanımızda kalmamalı; çünkü O bizi de, ilahımız Dagonu da ağır bir biçimde cezalandırıyor›› dediler.
A ti su ljudi bili vrlo dobri prema nama: nisu nas dirali, ništa nismo izgubili dokle god smo bili u njihovoj blizini kad smo bili u polju.
Oysa adamlar bize çok iyi davrandılar. Bizi incitmediler. Kırda onlarla birlikte kaldığımız sürece hiçbir şeyimiz kaybolmadı.
Kad su ljudi vidjeli znamenje što ga Isus učini, rekoše: "Ovo je uistinu Prorok koji ima doći na svijet!"
Halk, İsanın yaptığı mucizeyi görünce, ‹‹Gerçekten dünyaya gelecek olan peygamber budur›› dedi.
Bogobojazni su ljudi pokopali Stjepana i održali veliko žalovanje za njim.
Bazı dindar kişiler, İstefanosu gömdükten sonra onun için büyük yas tuttular.
Pošla je za Pavlom i za nama te vikala: "Ovi su ljudi sluge Boga Svevišnjega; navješćuju vam put spasenja."
Pavlusu ve bizleri izleyerek, ‹‹Bu adamlar yüce Tanrının kullarıdır, size kurtuluş yolunu bildiriyorlar!›› diye bağırıp durdu.
Jer takvi su ljudi lažni apostoli, himbeni radnici, prerušuju se u apostole Kristove.
Bu tür adamlar sahte elçiler, düzenbaz işçiler, kendilerine Mesihin elçisi süsü verenlerdir.
1.6850800514221s
Preuzmite aplikaciju Igre Riječi besplatno!
Povežite slova, otkrijte riječi i izazovite svoj um na svakoj novoj razini. Spremni za avanturu?